TBMM Adalet Komisyonu Üyelerine (3 Aralık 2007)

TBMM Adalet Komisyonu ve Üyelerine gönderdiğim 03.12.2007 tarihli bilgilendirme amaçlı e-posta :

TBMM Anayasa Komisyonu Üyelerine (3 Aralık 2007)

TBMM Anayasa Komisyonu ve Üyelerine gönderilen 03.12.2007 tarihli e-posta, 8,5 yıl sonra menfur darbe girişimi (15 Temmuz 2016) ardından kaçınılmaz olarak hayata geçirilen TSK yapılanmasına ve asker/sivil ilişkilerinin düzenlenmesi gerektiğine daha o tarihte temas ediyor. Tabii hiç kimse dikkate almadı...

From: Ahmet BOYNUEGRI
Sent: Pazartesi 03 Aralık 2007 19:49
To: 'ayaskom@tbmm.gov.tr'
Cc: 'guldal.aksit@tbmm.gov.tr'; 'ayhan.sefer.ustun@tbmm.gov.tr'; 'ayse.nur.bahcekapili@tbmm.gov.tr'; 'mahmut.durdu@tbmm.gov.tr'; 'haydar.kemal.kurt@tbmm.gov.tr'; 'mevlutakgun@tbmm.gov.tr'; 'hasan.kara@tbmm.gov.tr'; 'suat.kilic@tbmm.gov.tr'; 'mustafa.cetin@tbmm.gov.tr'; 'atila.emek@tbmm.gov.tr'; 'mehmet.ali.ozpolat@tbmm.gov.tr'; 'turgut.dibek@tbmm.gov.tr'
Subject: FW: Komutanlara Suç Duyurusu

Saygıdeğer Anayasa Komisyonu Milletvekillerim,

Görev yapmakta olduğum SSM.lığına (Savunma Sanayii Müsteşarlığı) geçtiğimiz dönemde kanunsuz müdahaleleri nedeniyle haklarında Genelkurmay Başkanlığı'mıza (ve ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'mıza) Suç Duyurusu'nda bulunduğum bazı muvazzaf/emekli üst düzey askerlerle ilgili Yüce Meclisimizin Adalet Komisyonu'na göndermiş olduğum açıklama aşağıdaki e-postada yer almaktadır. Henüz bürokrat olarak görevime devam etmekte iken yapmış olduğum Suç Duyuruları nedeniyle bu güne kadar kimsenin üstlenmeye cesaret edemediği risklerin altına girmiş olmam, Türkiye'deki asker-sivil ilişkilerinin düzenlenmesi konusunda aşağıda söyleyeceklerimin yeni oluşturulmaya çalışılan ANAYASA'da dikkate alınması için yeterince referans oluşturacağı kanaati ile saygılarımı arz ederim.

Milli sanayiye dayalı bağımsız ancak güçlü bir orduya sahip olabilmek için askerlerin sivil olan kurumumuza kanunlara aykırı müdahalelerine son vermek ve geçmişte yapılan hataların tekrarını kalıcı olarak önlemek amacıyla, kuruluşundan beri SSM.lığında görev yapmakta olan bir uzman olarak, hazırlanmakta olan YENİ ANAYASA'da tedbir alınmasını istediğim hususlar aşağıda sıralanmıştır. Soyut birer madde gibi görülen bütün bu hususlar, Genelkurmay Başkanlığı'mıza yapmış olduğum suç duyurularında örnekleri verildiği için aslında gerçek olaylara dayalı tespitlerdir.:

1- Genelkurmay Başkanlığı'nın MSB.lığı yerine Başbakan'a bağlı olarak görev yapması, sadece Genelkurmay Başkanlığı'nın konumu hakkında belirleyici olmanın çok ötesinde bir anlam taşımakta, Genelkurmay Başkanlığı'nın yürütülmek üzere kendisinden bağımsız tüzel bir kurum olan SSM (MSB).lığına devrettiği projeler üzerindeki hakimiyetini/yönlendirmesini devam ettirmesine yol açmakta, SSM (MSB).lığını Genelkurmay Başkanlığı'nın talimatlarına açık hale getirmektedir. Genelkurmay Başkanına bağlı olarak Orgeneraller görev yapmakta iken, MSB'nın altında görev yapan en üst rütbeli askerin Korgeneral (Müsteşar) olması nedeniyle, Genelkurmay Başkanlığı MSB.lığındaki askerler üzerinde bir konum kazanmaktadır. Yapmış olduğum Suç Duyurularında, bu konumun yol açtığı müdahaleler örneklerle anlatılmıştır. Bu durumun önlenebilmesi için, Genelkurmay Başkanlığı'nın MSB üzerindeki konumu sona erdirilmeli ve Genelkurmay MSB.lığına bağlanmalıdır. Bu durum sağlandığında ülke savunmasında birbirinin alternatifi değil tamamlayıcısı görev üstlenmiş olan iki kurumdan (Genelkurmay Başkanlığı ile SSM/MSB.lığı) birinin diğerine müdahale imkânı kalkacak, ülkemizin kendine yeterli bağımsız bir savunma yeteneği kazanması/geliştirmesi önündeki engeller/zaafiyetler sona erdirilecektir.

2- TSK'nin içerisinde yer aldığı her türlü sinai/ekonomik faaliyet, emekli subaylara ve yakınlarına yeni istihdam kapısı anlamına geldiği için, örneğin SSM.lığı kurulmadan önce faaliyete geçmiş olan TAI, bunca mühendis istihdam etmesine rağmen hala kendi tasarlayıp pazarlayabildiği bir uçak/helikopter geliştirememiş, koskoca fabrikada yürütülen faaliyetler büyük ölçüde mevcut bir uçağın/helikopterin montajından veya parça imalatından ibaret teknisyenlik tarzı aktivitelerle sınırlı kalmıştır. Askeri ihalelere giren TSKGV iştiraklerinde muvazzaf/emekli askerler görev yapması son derece mahzurlu olup, bu vakıfların, ihtiyaç makamı konumundaki kullanıcılar (Genelkurmay ve Kuvvetler) ile ilişkisi kesilmeli ve tamamen sivil yönetimlere devredilmelidir. Aksi halde çıkılacak ihalelerin bu şirketlere yönlendirilmesi hiçbir zaman şaibeden kurtulmayacaktır. Diğer taraftan, muvazzaf/emekli askerlerin yardımlaşma sandığı olarak kurulan OYAK'ın iştiraki olarak faaliyet gösteren şirketlerin (örneğin OYTEK) kâr bilançosu doğrudan askerlere emekli ikramiyesi veya maaşı şekillerinde yansıtıldığı için, bunların askeri ihalelere girmesi ve bunlara askeri ihalelerin verilmesi önlenmelidir. Bu vesile ile, personel maaşları ve kurumsal ihtiyaçları devlet tarafından sağlanan TSK'nin sadece kurumsal görevi/sorumluluğu alanında faaliyet göstermesi sağlanmalı, kurumsal olarak her türlü ticari/ekonomik faaliyet içerisine girmesi önlenmelidir.

3- Savunma konusunda görev yapan sivil teknokratlar/bürokratlar da aynen askerler gibi eşit/benzer veya hatta bazen daha fazla sorumluluk üstlendiği için, ülke güvenliğini sağlama konusunda hayati tehlike taşıyan görevlerde bulunanların haricindeki askeri personelin imtiyaza sahip olmaları kabul edilemez. SSM.lığının sivil Müsteşarı, MSB.lığının diğer Korgeneral Müsteşarı ile devlet protokolünde eşit düzeyde olup, SSM.lığında görev yapan sivil teknokratlar/bürokratlar da aynen Pentagon'daki sivil görevliler gibi bulundukları pozisyonlara/görevlere bağlı olarak askerlerle ast/üst veya amir/memur ilişkilerinde askerlerin daima amir pozisyonunda olmadığı muadil konumdaki personel olarak görev yapmaktadırlar. Ülke savunmasıyla ilgili eşit sorumluluk paylaşan devlet kurumlarında çalışan asker ve sivil bürokratların/teknokratların asker veya sivil olmalarına bakılmaksızın birbirinin ast/üstü olarak çalışmaları yasada düzenlenmeli, kıdemsiz subayların yapılan görevle ilgili olarak daha yüksek sorumluluk üstlenmiş kıdemli siviller altında ast olarak çalışmaları da devletin hiyerarşik yapısı içinde normal hale getirilmelidir.

4- TSK, kendi kontrolündeki okullarından mezun olanların hakim olduğu yapıdan kurtarılmalıdır. Bir ülkedeki üniversiteler, mezun ettikleri talebelerin sayısı ile değil mezunlarının nitelikleri nisbetinde ülke sorunlarının çözümüne katkı sağlayabilmektedir. Ülkemizde herbiri birer tane olan Harp Okullarının, örneğin benzer konuda eğitim veren çok sayıdaki sivil üniversitelerde yapılabildiği gibi, ülke savunmasıyla ilgili (savunma tedariği konuları dahil) hususlarda farklı bakış açıları geliştirebilmeleri ve ülke yararına alternatifler üretebilmeleri mümkün olsa bile çok sınırlı kalmaktadır. Nitekim, tedariğin kaynağını/yöntemini göz ardı ederek sırf ihtiyacın karşılanmasına odaklı bir askeri anlayışın, büyük ATA'mızın sanayileşme idealine dayalı savunma tedariği anlayışından ne kadar uzak olduğu (SSM.lığının henüz kurulmamış olduğu) geçmiş yıllardaki örnekleriyle açıkça ortadadır. Ülkemizin diğer saygın üniversitelerinden mezun olanların da gerekli koşulları sağladığında en üst komuta mevkiine yükselebilmesinin önü açılmalıdır.

5- Harp Okullarına mühendis olmak üzere girmeyen adaylara (geçtiğimiz yıllarda bir ara uygulanan ancak daha sonra terk edilen) "mühendis" unvanı verilmesi, ülkemizin saygın üniversitelerinin mühendislik fakültelerinin hafife alınması sonucunu doğurmaktadır. Ciddi çoğu yabancı üniversitenin denkliğini kabul etmeyen YÖK'ün örneğin her nasılsa Deniz Harp Okulu mezunlarının Amerika "Post-Graduate Navy School"da yaptıkları ilave eğitimi mühendislik sonrası yapılan bir eğitim gibi kabul etmesi nedeniyle, bu subaylar Denzi Harp Okulu mezunu oldukları halde döndükten sonra Türkiye'de "Yüksek Mühendis" sayılmakta, muvazzaf görevlerinde mühendis unvanı kullanmakta ve emekli olduktan sonra da özel şirketlerde mühendis olarak çalışmaktadır. Harp Okuluna girebilmek için yeterli olan puanın üzerindeki puanlarla girdikleri sivil üniversitelerden mezun olan teknokratlar üzerinde sırf üniformalı olmaktan gelen bir üstünlük tevehhümü, farklı kurumlardan (Genelkurmay/Kuvvetler ile SSM.lığındaki) teknokratların/bürokratların müşterek çalışmalarında (uzmanlık yerine duygusal yaklaşımların öne çıkması nedeniyle) yanlış sonuçlara yol açtığı için kabul edilemez. Söz konusu çarpık üstünlük anlayışı ne yazık ki birlikte görev yapan sivil ve asker haklarına da aynı çarpık şekilde yansımaktadır. Öyle ki aynı üniversitelerin aynı bölümlerinden mezun kimseler, devletin iki paralel kurumunda benzer görevleri yaptıkları halde sırf asker veya sivil olmalarından dolayı farklı ücretler almaları ve farklı sosyal haklara/güvencelere sahip olmaları kabul edilemez.

6- Sivil kurumlara/uzmanlara yanlış müdahalelerde bulunan askerlerin askeri mahkemelerde yargılanması yanlıştır. Güvenlikle ilgili teknik/ekonomik uzmanlık alanlarına müdahale ettikleri halde, askeri mahkemelerin koruma alanına alınmaktadırlar. Askeri mahkemelerde, dava ile ilgili sivil bürokratların/ teknokratların, birlikte görev yaptıkları askerlerin yaptıkları yanlışlıkları ve sonuçlarını asker mahkeme üyelerine aktarabilmesi mümkün değildir veya çok zordur. Bütün kurumları üzerinde hakim konumda olan devlet, kendi kurumları arasındaki görev/yetki/sorumluluk tecavüzlerini adilane çözme işini bizzat ihtilafa taraf olan bu kurumlardan birisine havale edemez. Devletin yasama ve yürütme erkleri dışındaki üçüncü erki olan yargı, kurumsal bir kimlik altındaki (TSK bünyesindeki) yargı tarafından temsil edilemez. Askeri yargı kaldırılarak, kurumlar arasında çıkacak ihtilaflarda her kurumun devletin yargı organı karşısında eşit olarak temsil edilmesi sağlanmalıdır.

7- Suç Duyurumun birbuçuk yıldır yaşadığı süreçler göstermektedir ki, kendisi hakkında suç duyurusunda bulunulan yetkili, suç duyuruları hakkında işlem yapılmasına müsaade verme yetkisine sahip olan mevkidedir. Bu durumda askeri yargı bağımsız olmadığı için askeri savcıların kimseden izin almadan kendi başına soruşturma ve dava açabilmesi mümkün değildir. Yargı önündeki bu engeller kaldırılmalı ve yargılamanın etki altında kalmadan hızla sonuçlanması sağlanmalıdır.

8- Büyük ATATÜRK'ün idealine muhalefet ederek ülke savunmasında dışa bağımlılığı artıran komutanların yargılanması önündeki engeller kaldırılmalı, ülke savunmasıyla ilgili konularda zaman aşımı kaldırılmalıdır. Daha önce zaman aşımına uğramış beraat kararları, yapılan yanlışlıkların ülke savunmasında yaratmış olduğu zafiyetler halen devam etmekte olduğu için yeniden ele alınarak yargılama yapılmalıdır.

9- Büyük ATATÜRK'ün savunmamızı millî sanayiye dayandırma idealini devam ettirme yönündeki uygulamalarını devam ettirmeyen komutanların, sürekli tekrar etmekte olan bu yanlışlıklarını devam ettirmeyeceği/ettiremeyeceği tedbirler alınmalıdır.

Saygıyla arz ederim...

NOT: Yüce Meclisimiz Anayasa Komisyonu'nda görevli bazı Saygıdeğer Milletvekillerimizin e-posta adresleri meclis sitesinde yer almadığı için, bu Saygıdeğer Milletvekillerimize e-posta ile gönderme imkanı bulamadım, özrümün kabulünü saygıyla arz ederim.

Yukarıdaki Adalet Komisyonu'na gönderilen mesaj da buraya (mesajın altına) eklenmiştir, ancak buraya tekrar konulmadı.

Yeni Anayasa çalışmasında görevli Bülent Arınç'a (26 Aralık 2007)

Daha önce TBMM Başkanlığı (19.11.2002-22.07.2007) yapmış olan Bülent Arınç, Başbakan Erdoğan tarafından Yeni Anayasa taslağı çalışmalarını izlemek üzere  görevlendirilmişti. Bülent Arınç'ın Meclis'teki bulent.arinc@tbmm.gov.tr posta adresine, TBMM Anayasa Komisyonu üyelerine gönderilen mesajın kopyası gönderildi. Gönderilen bu elektronik postanın altına iliştirilmiş olan TBMM Adalet Komisyonu üyelerine gönderilen yazı, SUÇ DUYURULARI'm konusunda Adlî Yargının "görevsizlik kararı" vermesine itirazımın Sincan Ağır Ceza Mahkemesi'nce reddedildiği konusunda bilgilendirme amacı da taşıyordu.

Create your website for free! This website was made with Webnode. Create your own for free today! Get started