Dolmabahçe Mutabakatı'nda (04.05.2007) dosyalarımı kullandıysa kim?

Kitap yazarak kamuoyuyla paylaşmamı tavsiye eden Yusuf Çağlayan, suç duyurusundan sonuç alamasam da bu dosyaların restleşme gibi bir durumda kullanılabileceğini söylemişti.

Askerlerin YAŞ ve MGK toplantılarında önüne irtica dosyaları koyarak Erbakan'ı hazırlıksız yakalayıp sıkıştırdıklarını bildiğim için, Başbakan Erdoğan'ın böyle bir durumda kullanabilmesi için Genelkurmay'a verdiğim SD'larının kopyasını aynı gün 21.07.2006 tarihinde Başbakanlık evrak kaydına da sokmuştum. 

Başbakanlığa verdiğim SD'larının düşündüğüm amaca uygun kullanılmış olabileceği konusunda 2007 yılında yaşanan bazı gelişmeler bende şüphe uyandırmaktaydı, ancak 5 yıl kadar sonra haberdar olduğum  3 günlük bir yaz dizisindeki (Aydınlık 28-29-30 Mart 2011) küçük bir ayrıntı, doğrudan benim verdiğim dosyaları akla getiriyordu. 

13 Nisan 2011 tarihli odatv'deki "Wikileaks'deki Dolmabahçe görüşmesi kriptoları neden yalanlanmadı?" başlıklı yazısında Metin Akpınar, 27 Nisan (2007) e-muhtıra'dan 1 hafta sonra 4 Mayıs'ta Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Büyükanıt arasındaki gizli görüşmenin ayrıntılarına dair Aydınlık'ta ve Ulusalkanal'da 28-29-30 Mart 2011 günleri yayınlanan bir yazıya atıfta bulunuyordu. Sözkonusu yazılar "DOLMABAHÇE GÖRÜŞMESİ" SİS PERDESİ ARALANDI (1) (2) ve (3) üst başlıklarını taşıyordu. Yazının iç başlıkları ise (8. sayfa), 28 Mart 2011 tarihli Aydınlık'ta "Pearson hazırlattı Tayyip-Büyükanıt görüştü" , 29 Mart 2011 tarihli Aydınlık'ta "Şantaj dosyasını açıyoruz" ve 30 Mart 2011 tarihli Aydınlık'ta "ABD, Dolmabahçe buluşması akşamı operasyonu başlattı" şeklindeydi.

Habere göre görüşmenin içeriği dönemin ABD Büyükelçisi Ross Wilson tarafından öğrenmiş ve aynı gün Washington'a kripto mesajı göndermişti.

Verilen bilgiye göre, Dolmabahçe görüşmesi'nde gene çıkışlar yapan Büyükanıt'ın önüne iddia edildiği gibi "şantaj" dosyaları konulmamış, aksine Büyükanıt hakkında 10 adet ciddi suçlama dosyaları konulmuştu. 

Bu dosyaların ne hakkında olduğu belirtilen haberde, bu dosyalardan bir tanesinin benim dosyam olduğu anlaşılıyor. Bu dosya haberde şöyle veriliyor: "Yaşar Büyükanıt dönemine ilişkin İsrail'e verilen tank ve uçak modernizasyonu ihaleleriyle ilgili yolsuzluk iddiaları." 

Şükürler olsun Rabbime ki daha sonra 28 Şubat İddinamesi eklerine sokmaya muvaffak olduğum SD'ları böylece ilk işlevini daha 6 yıl öncesinde yerine getirmiş oldu. 

Başbakan Başdanışmanı Abdülkadir Özkan: FETÖ Dolmabahçe'de bitecekti

21.02.2017 tarihli HaberTürk gazetesinde, 'Modern Zamanlar'ın Hasan Sabbah'ı Fethullah Gülen' adında bir kitap kaleme alan Başbakan Başdanışmanı Abdülkadir Özkan ile FETÖ konusunda yapılan bir röportaj yayınlandı ( https://www.haberturk.com/gundem/haber/1398471-basbakan-basdanismani-abdulkadir-ozkan-feto-dolmabahcede-bitecekti ) Röportajın Dolmabahçe görüşmesine ilişkin aşağıdaki kısmında Özkan, TSK'dan Cemaat'in (FETÖ) tasfiyesi için Büyükanıt'ın Erdoğan'ı ikna ettiği ancak sürecin kumpasla tersine döndürüldüğü görüşünde: (...)

'BÜYÜKANIT, ERDOĞAN'I UYARMIŞTI'

- Ergenekon sürecinde hükümetle işbirliklerine yönelik eleştirilere ne diyorsunuz?

Çok enteresan bir şey söyleyeceğim. Hatırlarsanız Sayın Erdoğan Başbakan olduğu dönemde Dolmabahçe'deki ofisinde dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ile özel bir görüşme yapmıştı. İçeriği açıklanmadı ve Büyükanıt "Benimle mezara girecek" dedi. O görüşmeden tam bir ay sonra Ümraniye'de bir gecekonduda mühimmatlar bulundu. Sonra Poyrazköy baskını oldu ve Ergenekon süreci başladı.

Bence Sayın Büyükanıt o gün bu cemaatin devlet, emniyet, istihbarat ve ordu içinde ulaşmış oldukları tehlikeli noktayı Sayın Erdoğan'a haber verdi ve ikna etti. 2007'de Erdoğan bu örgütün devlet içerisinden tasfiye edilme operasyonunu başlatacaktı.

Ama bir ay sonra orduya ait mühimmatların bulunduğu, darbe günlüklerinin ele geçirildiği haberleri üzerinden bir kamuoyu oluşturdular. Ordunun darbe hazırlığı içerisinde olduğunu ve kendilerinin bu darbeyi deşifre ettiğini söylediler. Süreci manipüle ettiler. Böylece Ergenekon sürecine toplumsal bir destek kazandılar.

Fakat kuvvet komutanları yavaş yavaş içeri alınmaya başlayınca ve İlker Başbuğ hapse atılınca Sayın Erdoğan bir şeylerin yanlış gittiğini fark etti. Ergenekon süreci ve Taraf Gazetesi aleyhine konuşmalar yapmaya başladı. 2011 sonrasında da dershaneler tartışmasını açarak örgütün tasfiye sürecini başlattı. (...)

Sn.Özkan'ın açıklamaları genel itibariyle doğru olmakla birlikte, "süreci manipüle ettiler" ifadesi ufak bir tashihe muhtaç. Eğer Başbakan'ın elinde Büyükanıt aleyhine dosyalar mevcutsa ve Dolmabahçe'de bunlar gündeme geldiyse, zaten 27 Nisan 2007 gecesi Genelkurmay'ın internet sitesinde yayınlanan e-muhtırayı ( https://www.mynet.com/27-nisan-e-muhtirasi-tam-metni-110102212559 ) sahiplenen Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt özelinde TSK'ndeki siyaset üzerindeki hakimiyetini/dayatmalarını kırma yönünde siyasi irade mevcuttu ve böyle bir fırsat beklenmekteydi. e-muhtıranın hemen ertesi günü yani Dolmabahçe görüşmesinden 1 hafta önce Hükümet adına açıklama yapan Cemil Çiçek'in açıklamaları ( https://www.ekonobil.com/vatandas/27-nisan-e-muhtirasina-hukumetin-verdigi-tarihi-cevap ) ve yayınlandığı kanal, sadece siyasi iradeyi değil kimlerin bunu sahiplendiğini de açıkça göstermekte. Başbakan'ın görüşünü olaylar sonrası değiştirmediği, zaten Dolmabahçe görüşmesine girerken bunu düşündüğünü yaptığı hazırlıktan bilen FETÖ'nün başlatılan süreci manipüle ettiğini düşünmek daha makul.

Create your website for free! This website was made with Webnode. Create your own for free today! Get started